11 Temmuz 2014 Cuma

Rüzgarın Adı - Patrick Rothfuss (The Name of The Wind - The Kingkiller Chronicle Day 1)




Adı: Rüzgarın Adı
Yazarı: Patrick Rothfuss
Orijinal Adı: The Name of The Wind
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 736
Türü: Fantastik, Kurgu
Puanım: 9.4


BENİM ADIM KVOTHE
Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian'la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversite'den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.
Belki beni duymuşsunuzdur.

Fantastik kurgu edebiyatının eşsiz bir masalı, bir kahramanın kendi ağzıyla anlattığı öyküsü işte böyle başlıyor. Bir keder öyküsü bu... bir kurtuluş öyküsü... bir adamın evrenin anlamını arayışının ve gerek o arayışın gerekse de onu sürdürmesini sağlayan gem vurulamaz iradenin bir efsaneye dönüşmesinin öyküsü...



 Bu kitap serisinde en çok sevdiğim şeylerden biri "Üç Kısımlı Sessizlik" isminde bölümlerle başlayıp bitmeleridir. Gerçi son kitabın Üç Kısımlı bir Gürültü ile bitmesini umuyorum ama olsun.
 Kote bir hancı. Parlak turuncu saçları, becerikli elleri var. Yaşı çok genç ama gözlerinde o yaştaki adamlarda bulunması pek mümkün olmayan bir görmüş geçirmişlik var. Kote'nin daimi müşterileri aynı zamanda arkadaşları, yaşadığı köyün sakinleri. Hikayeler dinlemeye ve hikayeler anlatmaya bayılıyorlar. Sessiz sakin Kote'nin biraz yarım akıllı olduğunu düşünüyorlar ve ona karşı babacan bir sevgi besliyorlar.
 Bir gün Tarihçi diye bilinen bir adam Kote'nin hanına geliyor ve ondan hatıralarını istiyor. Hancı Kote'nin hatıralarını değil... Kral Katili Kvothe'ninkileri.
 Leziz bir fantastik seri. İnsanı kendinden geçirecek güçlü bir anlatım. Hikaye içinde hikaye ile anlatımda tek düzelik giderilmiş. Kesinlikle görüp görebileceğiniz en iyi fantastik serilerden biri. Oldukça kalın doyurucu kitaplar. Bir kitapseverin istediği her şey var anlayacağınız.




Dikkat buradan sonra spoiler dolu bir anlatım var!
 Kvothe anlatmaya başladığı zamandan üniversite yıllarına kadar sabit bir kişilikti. Biraz kibirli, zeki, becerikli, meraklı ve biraz da içine kapanık. Ukalalığını da unutmamak gerek tabi ki.
Kvothe'nin tek hayali Birleşik Eyaletler'deki Üniversite'ye girmek. Üniversite'ya girmek istemesinin sebebi ise çocukluk hocasının anlata anlata bitiremediği kitaplığı ve Arşiv'i görmek. Bir de ailesinin ölümünden sorumlu tuttuğu doğaüstü varlıklar olan Chandrialılar'ı bulmak...
 Kvothe bir sürü zorluk çekiyor. Ama azimli ve çok zeki. Bir şekilde Üniversite'ye gitmeyi başarıyor. Orada dostlar ve düşmanlar ediniyor. Tehlikeli işlere karışıyor. Tefeciden para alıyor, hatta tefeciyle arkadaş oluyor. Demiştim ya Kvothe biraz kibirli diye. Bu kibri başına bazen bela oluyor. Ambrose götün önde gideni. Baba parasıyla işini halleden tarzda biri. Fela da sanırım Kvothe'ye halleniyor bu kitapta ama bakalım ne olacak :)


Sözcükler unutulmuş isimlerin solgun birer gölgesi gibidirler. Nasıl ki isimlerde bir güç gizlidir, aynı şey sözcükler için de geçerlidir. Sözcüler insanların akıllarında bir ateş yakabilir, en taş kalpleri bile gözyaşlarına boğabilir. Bir insanın sana âşık olmasını sağlayan altı sözcük vardır. Güçlü bir adamın iradesini kıracak on sözcük bulunur. Ama sözcük dediğin, bir ateşin resminden fazlası değildir. İsimse ateşin ta kendisidir


Aklı başında herkesin korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı bir adamın öfkesi.


Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır.


Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder