22 Haziran 2014 Pazar

Colleen Hoover - Yeni Bir Umut (Loosing Hope)

Kitap Adı: Yeni Bir Umut
Yazarı: Colleen Hoover
Orijinal Adı: Losing Hope
Sayfa Sayısı: 374
Tür: Dram, Romantik, Yeni Yetişkin
Yayınevi: Epsilon
Paunım: 7.9

Hayatını özgürce yaşamak istiyorsan önce geçmişinle yüzleşmelisin...
Umutsuz, Sky'ın hikayesiydi. Şimdi olaylara Holder'ın gözünden bakmanın zamanı. Holder'ın yardımıyla, Sky sarsıcı aile sırlarını ortaya çıkarmış ve onda derin yaralar bırakan anılarını ve duygularını kabullenmişti. Yeni Bir Umut'ta ise nihayet Dean Holder hakkındaki gerçekler ortaya çıkıyor.
Yaklaşan tehlikeden kurtaramadığı o küçük kızı aklından çıkaramayan Holder'ın hayatı, sululuk duygusu ve pişmanlıkla gölgelenmişti. Hope'u bulmadan huzura eremeyeceğini bildiği için onu bir gün bulabilme ümidinden vazgeçmemişti. Ancak, Holder onunla yeniden karşılaştığında daha büyük bir üzüntü yaşayacaktı.
Yeni Bir Umut'ta, Sky'ın çocukluğunda yaşanan olayların Holder'ı ve ailesini nasıl etkilediği gözler önüne serilirken, bir yandan da bu iki yaralı ruhun birbirini nasıl iyileştireceğine tanık olacaksınız.
(Tanıtım Bülteni)


 Dean Holder'ı birinci kitaptan biliyoruz. Hatta birinci kitap yorumumda "Kitabın başlarını kıkırdayarak okudum." yazmıştım. Maalesef birinci kitabın başındaki mizah bu kitabın başında yok. Yeni Bir Umut, birinci kitaptan bildiğimiz Grayson'ın, Holder'ın kardeşi Les ile sevgili olduğu zamandan başlıyor. Dean'ın Grayson'ı başka kızla görüp kızkardeşini korumak adına patakladığı zamandan...
 Kitabı çok beğendim, bazı bloggerlar 'Sweet Disaster - Walking Disaster' tarzı olmuş dediler. Ama hikaye daha erkenden başlayıp daha geç bitiyor bu kitapta. Anlatış daha kişisel ve hep aynı olayları almamış. Bu sebeple "Aman ben birinciyi okudum zaten." demenize gerek yok. Okuyun okutun.
 He diyeceksiniz ki "Pasif'cim sen Umutsuz'a 8.4 vermişsin de bu kitap neden 7.9?" diye. Doğal olarak ilk göz ağrısı bir başka oluyor arkadaşlar. Umutsuz beni mahfetmişti. Yeni Bir Umut'ta bir parça da olsa antrenmanlıydım. Yani tabi ki de dram düzeyi biraz daha üstlerdeydi ama beklemediğim bir olay yoktu bu sebeple çok zorlanmadım. (Birinci kitapta iki rulo tuvalet kağıdı bitirmiştim bunda bir buçuk işte...)



(Dikkat buradan sonrası spoiler içerebilir!)

 Holder ile Sky'ın ilk karşılaşmasını hatırlarsınız.
Holder ismini sormuştu. Sky ise kendisine asıldığını düşünmüştü. O sahne Holder'ın bakış açısıyla o kadar renkli değil. Gerçi Holder'ın hayatına Sky ile bir renk geliyor. Holder öncesinde hep karamsar. Hope'u kaybetmekle hayatını kül rengi bir sis kaplamış. Sky ile bu sis aralanıyor.
Bu kitapta Daniel da var ki kendisi hafif yılışık bad boy karakterimiz. Dersten kaçıp uyuklamak için girdiği dolapta bir kızla öpüşmüş. Kızı tanımıyor bile ama özlüyor ve tanımak istiyor.
İlk başta Breckin ile birbirlerinden pek hoşlanmasalar da sonradan çok iyi bir ekip oluyorlar hatta.
 Les'in intiharı beni çok sarstı. Holder'ın düşündükleri, kızkardeşine bir şeyler yazması, Sky'ı bulduktan çok sonra Les'in yazdığı intihar notunu bulması ve notta Hope'un hayatta ve sağlıklı olduğunu bildiğini yazması...
 Holder çok kızmıştı. Ne yalan söyleyeyim ben de kızdım ama Les çok başka bir konu ve nedenini bilmiyorum ama ben kitap boyunca "Les yaşasaydı Hope onu iyileştirebilir miydi?" diye düşünmekten kendimi alamadım. Aşk tabiki çok önemli ama ben iki kızın arkadaşlığında hep romantik bir şeyler bulmuşumdur bilemiyorum. Sanki kitap değil de gerçekmiş gibi "Keşke Les ölmeseydi de Hope'un dönüşünü görseydi." dedim hep kendi kendime. (Gerçek hayat gibi diyorum yani kitabın içeriğini eleştirmiyorum. Hani gerçekte hep keşke deriz ama doğal olanın yaşanmış olan olduğunu biliriz ve asla gerçek yaşananları eleştiremeyiz ya da öyle olması gerektiğini hissederiz ya aynen o şekilde...)
 Ben bu kitapta Les'e ağladım.
 Küçücük yaşında tecavüze uğrayan, büyüdüğünde erkek arkadaşının sadakatsizliğiyle uğraşan, deli dolu ama içine kapanık kızcağıza ağladım.
 En sevdiği arkadaşı o ismi söylüyordu diye başka kimseden ismini duymak istemeyen küçük çocuk Dean'e ağladım.
 Yıllarca aradığı insanı bulan, ama sevdiği insanın o acı çekmiş kişi olmamasını dileyen genç adama ağladım.
 Yani bolca salya sümük akıttım...

Alıntılar
"Ona yardım etmek için bir şey yapmadan önce daha ne kadar bekleyecektim?
Yüzüne dokundum, kolunu tuttum, bütün vücudunu sarstıktan sonra onu kollarıma alıp kucağıma çektim. Boş ilaç şişesi elinden yere düştü ama ona bakmayı reddettim. Gözleri hâlâ cansızdı ve ellerimin arasındaki baş onu her kaldırmaya çalıştığımda düşerken artık bana bakmıyordu.
Adını haykırırken irkilmedi, ona tokat atarken suratını buruşturmadı ve ağlamaya başladığımda tepki göstermedi.
Hiçbir şey yapmadı.
En iyi yanımın öldüğünü fark ettiğimde bile göğsümde kalan her şey dışarı dökülürken bana her şeyin yolunda olduğunu söylemedi.


"Sky," dedim yüksek sesle durumu anlamaya çalışarak. Çünkü o Sky değildi. O Hope'tu. Benim Hope'um olmamasına imkan yoktu..


"Seni yaşıyorum Sky" dedim dudaklarına doğru. "Seni doya doya yaşıyorum."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder